Hayal Kurmak ve Tasarlamak: Kendi Mekânını Yaratmanın Keyfi
- İrem Senemoglu

- 6 Kas 2024
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 7 Ağu
Gerçekten özgürce, sınır tanımadan, alışılmış kalıpların dışına çıkarak…
Evde en çok vakit geçirdiğiniz, kendinizi en rahat hissettiğiniz o yaşam alanınızı yeniden hayal etme fırsatı.
Hangi renkler?
Hangi malzemeler?
Nasıl bir atmosfer?
Kendiniz için tasarlamak hiç bu kadar heyecan verici olmamıştı.
Etrafıma bakınca, memleketimizdeki genel estetik anlayıştan çok endişe duyuyorum.
Her şeyin çok hızla moda olmasına, aslında hiç önemi olmayan şeylerin ne kadar beğeni gördüğüne sanırım sizler de tanık oluyorsunuz.
Buna sebep olanları sadece açgözlülük, görgüsüzlük, ekonomik yetersizlik, bilgisizlik vs. diye sıralamaya başlasam yaz yaz bitmeyecek. Eğer bunlar sizin de gözünüze takılıyorsa, en iyisi benim gibi yapın:
Olayları görmezden gelip, konunun nereye varacağını izlemeye koyulun.
İnsana mutluluğun kapılarını direkt açma potansiyeline sahip olan, ancak ülkemizde pek mümkün olmayan bir konudur “hayal kurmak”.
Bu konuda gözlemlenebilecek en doğru kişiler çocuklardır.
Doğrusu bazen onlara çok özeniyorum; keşke onlar kadar saf, açık yürekli, dobra dobra konuşabilsek ve onlar kadar da istediklerimizi yapmakta özgür olabilsek...Onlar kadar hür “hayal kurabiliyor” olsak.
Diyelim ki hayal kurmak için size bir şans verildi.
40’lı yaşlarda legolardan ev yapmaktansa, gerçeğiyle oynayalım mı? İşte evinizin anahtarı; en keyif aldığınız mekan, yaşam alanınız.
En yaratıcı olabileceğiniz, sınırsız hayal kurabileceğiniz yer…
O zaman gelin başlayalım. Mesela yemek masasından...
Çünkü bu, bir mekâna girince ilk beş dakika içinde yeri belirlenen mobilyadır.
Mağazalar arası koşturmaca yok artık; masanın ayağını beğenmediniz, rengi olmadı, keşke biraz daha geniş olsaydı derdi bitti.
Siz bugüne kadar gördüğünüz masalar arasından seçim yapmaya çalışıyorsunuz; ki daha bilmediğiniz pek çok model var.
Tüm modelleri görseniz bile, aralarından size sunulanlar arasından en uygun olanını seçmeye çalışacaksınız.
Ama yine de olmadı…
Çünkü hiç kimse sizin ihtiyacınız olan masayı henüz yapmamış olabilir.
Eğer gördükleriniz arasından en iyisini seçebiliyorsanız, belki de siz daha iyisini tasarlayabilirsiniz.
Nasıl bir ayak modeli olsun?
Hangi ölçülerde?
Ne renk seçmeliyiz?
Ahşap mı?
Yok yok, cam olmalı mı?
Tek malzeme mi kullanılmalı?
Lake beyaz mı?
Bütün bu kategorize etme çabasını bırakıp şöyle düşünelim: Günde iki kez yemek yerken, tabakları, bardakları üzerine yerleştireceğiniz bir platform mu lazım?
Yoksa yemek yerken dergilere göz atacağınız, akşam bilgisayarda dolaşırken yayılabileceğiniz bir alan mı?
Sanırım buradan başlamak gerek. Masa deyip geçmeyin öyle...
Aslında işin bundan sonrası çok neşeli. Tamamen hürsünüz!
İhtiyaçlarınızı biliyorsunuz ve yaşam tarzınıza en uygunu şimdi siz tasarlayabilirsiniz.
Ama bir dakika, zaman ayırmak, düşünmek gerek…
İlham perisi tatile mi çıktı ne!
Eh, dönüşünü bekleyelim o zaman, zaten sırada pek çok kalem var, belirlenmesi gereken.
Tamam, o zaman hemen sandalye işini çözelim.
Tabii ki birkaç soruya cevap bulmak gerekiyor:
Masayla aynı renk mi olsun?
Ahşap kaplama mı?
Ne renk, ne tür? Yok yok, kumaş mı olsun?
Şimdi en güzeli tüm modelleri araştırmak. Nasıl olsa aralarından buluruz.
Liste uzamaya başladı, zaten masa için seçilen renk ve malzeme belirlenebildikten sonra, seçim yapmak daha kolay olacak gibi...
En iyisi sıradakilere geçelim.
Kanepeler! Koltuklar! Televizyon dolabı! Sehpa! Antreye portmanto gerekli miydi? Peki ya mekanların renkleri?
Hani hayal kurarken bu işler daha rahat çözülecekti? Aman tanrım, hani bunları yapmak kolaydı?
Amacım sizi sıkmak ya da asla ukalalık yapmak değil; sadece bildiğim bir konuyu örnek göstererek
herkesin en iyi bildiği ve en sevdiği işi yapmasının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anımsatmak istedim.
Sevgilerimle,
İrem Senemoğlu



Yorumlar